

Sabır ile ilgili Ayetler ve Hadisler
SABIR NEDİR?
Rivâyete göre Rasûlullah –sallâllâhu aleyhi ve sellem– Efendimiz sabrı şöyle tarif buyurmuştur:
“Sabır üçtür:
Musîbetlere karşı sabır,
Kullukta sabır,
Günah işlememekte sabır…” (Süyûtî, II, 42; Deylemî, II, 416)
SABR-I CEMİL (SABIRLARIN EN GÜZELİ)
Hiç düşündün mü? Hz. Yakup (a.s.) neden oğlu (Yusuf a.s.) ile
imtihan edilmişti? Çünkü Yakup (a.s) oğulları içinde en çok Yusuf’u
(a.s) sevmişti ve kişi daima en çok sevdiği ile imtihan edilirdi.
Hz. Yakup’un (a.s.) hali Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır:
“(Kardeşleri bir de Yûsuf’un), üstüne yalan bir kan bulaştırılmış olan
gömleğini getirdiler. (Yâkup) dedi ki: Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp
böyle büyük bir işe sürüklemiş. Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır.
Sizin bana anlatmakta olduğunuz şeye karşı yardımına sığınılacak olan
ancak Allah’tır.” (Yûsuf, 18)
Rivâyete göre, Yûsuf’un (a.s.) kana bulanmış olan gömleği Yâkup’a (a.s.)
getirilince, onu yüzüne gözüne sürdü, ağlayıp inlemeye başladı:
“-Bugüne kadar böyle yumuşak huylu bir kurt görmedim! Oğlumu yemiş de sırtındaki gömleği parçalamamış!” dedi.
DİLLERE DESTAN ŞİİR
Hz. Yâkup’un (a.s.) bu içli feryâdını Yûnus Emre, dillere destan şiiriyle şöyle dile getiriyor:
Ben bir Yâkub idim kendi hâlimde,
Mevlâ’nın ismi var idi dilimde,
Kaybettim Yûsuf’u Ken’an ilinde
Ağlar Yâkub ağlar: Yûsuf’um diye!
Yûsuf’um götürüp al kan ettiler,
Kurtlar yedi diye bühtân ettiler,
Yûsuf’un gömleğin bilmem nettiler,
Ağlar Yâkub ağlar: Yûsuf’um diye!
Gözyaşı dökmekte olan Yâkup’a (a.s.) artık sabretmekten başka bir şey
kalmamıştı. O da hâlinden hiç kimseye şikâyet etmeden sabretti:
“Dedi ki: “Ben, gam ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum.
Ben Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.” (Yûsuf, 86)
Resûlullâh, Cebrâil’e (a.s.) sordular: “–Yâkup’un Yûsuf’a olan hicrânı ne dereceye varmıştı?”
Cebrâil de:
“–Evlâdını kaybetmiş olan yetmiş annenin çektiği hicrânın tamamı kadardı!..” cevâbını verdi.
Efendimiz:
–O halde onun sevâbı ne kadardır? diye sordular. O da:
–Yüz şehit sevâbıdır. Çünkü o, Allah’a bir ân bile sû-i zan etmedi, dedi. (Suyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, IV, 570)
İşte bu sabır, sabırların en güzeliydi.
SABR-I CEMİL NE DEMEK?
Sabr-ı cemîl, başa gelen belâ ve musîbetleri hiçbir şekilde başkasına
şikâyet etmeden, onlara tahammül göstermektir. Çekilen çileler ve
ibtilâlar insanlara şikâyet edilirse, hâdiseler karşısında gösterilen
sabır, husûsiyetini kaybeder.
SABIR İLE İLGİLİ AYETLER
Bakara Suresi, 45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
Bakara Suresi, 153. ayet: Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
Bakara Suresi, 155. ayet: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve
bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan
edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
Bakara Suresi, 177. ayet: Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz
iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba
ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere
(özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve
ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve
savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır).
İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
Bakara Suresi, 249. ayet: Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi
ki: “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan
içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar
hariç-onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti.
O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride
kalanlar): “Bugün bizim Calut’a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok”
dediler. (O zaman) Muhakkak Allah’a kavuşacaklarını umanlar (şöyle)
dediler: “Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın
izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”
Bakara Suresi, 250. ayet: Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana
(savaşa) çıktıklarında, dediler ki: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır,
adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize
yardım et.”
Al-i İmran Suresi, 17. ayet: Sabredenler, doğru olanlar, gönülden
boyun eğenler, infak edenler ve ‘seher vakitlerinde’ bağışlanma
dileyenlerdir.
Al-i İmran Suresi, 120. ayet: Size bir iyilik dokununca
tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer
siz sabreder ve sakınırsanız, onların ‘hileli düzenleri’ size hiçbir
zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.
Al-i İmran Suresi, 125. ayet: Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız
ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size
meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
Al-i İmran Suresi, 142. ayet: Yoksa siz, Allah, içinizden cihad
edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt
etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
Al-i İmran Suresi, 146. ayet: Nice peygamberle birlikte birçok
Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet
eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun
eğdiler. Allah, sabredenleri sever.
Al-i İmran Suresi, 186. ayet: Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla
imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve
şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler)
işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan
azimdendir.
Al-i İmran Suresi, 200. ayet: Ey iman edenler, sabredin ve sabırda
yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin. Allah’tan korkun. Umulur ki
kurtulursunuz.
Araf Suresi, 126. ayet: “Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde
Rabbimiz’in ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam
almıyorsun. Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak
öldür.”
Enfal Suresi, 66. ayet: Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve
sizde bir za’f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa,
(onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa,
Allah’ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle
beraberdir.
Yusuf Suresi, 18. ayet: Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan
gömleğini getirdiler. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir
işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu
düzüp-uydurduklarınıza karşı (Kendisi’nden) yardım istenecek olan
Allah’tır.”0
Yusuf Suresi, 83. ayet: (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o

“Hayır” dedi. “Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş.
Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın
bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve
hikmet sahibi olanın Kendisi’dir.”
Kehf Suresi, 78. ayet: Dedi ki: “İşte bu, benimle senin aranda
ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin
bir yorumu haber vereceğim.
Kehf Suresi, 82. ayet: “Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu,
altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin
diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini
çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim
(özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç
yetiremediğin şeylerin yorumu.”
Taha Suresi, 130. ayet: Şu halde onların söylediklerine karşı
sabırlı ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile
tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da
tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.
Mearic Suresi, 5. ayet: Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret.
İnsan Suresi, 24. ayet: Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.
Nisa Suresi, 25. ayet: İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya
güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış
cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse
onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler
olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini)
maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş
yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı
uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir.
Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır,
esirgeyendir.
En’am Suresi, 34. ayet: Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı;
onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete
uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah’ın sözlerini (va’dlerini)
değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir
bölümü sana da geldi.
Araf Suresi, 128. ayet: Musa kavmine: “Allah’tan yardım dileyin ve
sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini
mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir” dedi.
Araf Suresi, 137. ayet: Kendisine bereketler kıldığımız yerin
doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları
(müstaz’afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğulları’na olan o
güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi).
Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini,
saraylarını) da yerle bir ettik.
Enfal Suresi, 46. ayet: Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip
birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin.
Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
Yunus Suresi, 109. ayet: Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
Hud Suresi, 11. ayet: Sabredenler ve salih amellerde bulunanlar başka. İşte, bağışlanma ve büyük ecir bunlarındır.
Hud Suresi, 49. ayet: Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu
halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir.
Hud Suresi, 115. ayet: Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.
Yusuf Suresi, 90. ayet: “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?”
dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize
lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz
Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.”
Ra’d Suresi, 22. ayet: Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu)
isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık
olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle
savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret
mutluluğu) onlar içindir.
Ra’d Suresi, 24. ayet: “Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel.”
İbrahim Suresi, 5. ayet: Andolsun Musa’yı: “Kavmini karanlıklardan
nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat” diye ayetlerimizle
göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için
gerçekten ayetler vardır.
İbrahim Suresi, 12. ayet: “Bize ne oluyor ki, Allah’a tevekkül
etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize
yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah’a
tevekkül etmelidirler.”
İbrahim Suresi, 21. ayet: Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah’ın
huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz’aflar) büyüklük taslayanlara
(müstekbirlere) dedi ki: “Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz,
bizden Allah’ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?”
Dediler ki: “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru
yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim
için kaçacak bir yer yoktur.”
Nahl Suresi, 42. ayet: Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
Nahl Suresi, 96. ayet: Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın
Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en
güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.
Nahl Suresi, 110. ayet: Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye
uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin
(destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten
bağışlayandır, esirgeyendir.
Nahl Suresi, 126. ayet: Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın
misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler
için daha hayırlıdır.
Nahl Suresi, 127. ayet: Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı)
iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları
hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
Kehf Suresi, 28. ayet: Sen de sabah akşam O’nun rızasını isteyerek
Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı)
süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten
gaflete düşürdüğümüz, kendi ‘istek ve tutkularına (hevasına)’ uyan ve
işinde aşırılığa gidene itaat etme.
Kehf Suresi, 67. ayet: Dedi ki: “Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin.”
Kehf Suresi, 68. ayet: (Böyleyken) “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?”
Kehf Suresi, 69. ayet: (Musa

“İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim” dedi.
Kehf Suresi, 72. ayet: Dedi ki: “Gerçekten benimle birlikte olma
sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim
mi?”
Kehf Suresi, 75. ayet: Dedi ki: “Gerçekte benimle birlikte olma
sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim
mi?”
Enbiya Suresi, 85. ayet: İsmail, İdris ve Zü’l-Kifl, hepsi sabredenlerdendi.
Hac Suresi, 35. ayet: Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri
ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı
dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
Mü’minun Suresi, 111. ayet: “Bugün Ben, gerçekten onların
sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, ‘kurtuluşa ve
mutluluğa’ erenlerdir.”
Furkan Suresi, 20. ayet: Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten
yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş
değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık.
Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.
Furkan Suresi, 75. ayet: İşte onlar, sabretmelerine karşılık
(cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik
dileği ve selamla karşılanırlar.
Kasas Suresi, 54. ayet: İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla
ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp
kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Kasas Suresi, 80. ayet: Kendilerine ilim verilenler ise: “Yazıklar
olsun size, Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse
için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz”
dediler.
Ankebut Suresi, 59. ayet: Ki onlar, sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
Rum Suresi, 60. ayet: Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah’ın va’di
haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe
(veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Lokman Suresi, 17. ayet: “Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu
emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı
sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.
Lokman Suresi, 31. ayet: Görmüyor musun ki, size ayetlerinden
(bazılarını) göstermesi için, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp
gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda, çok sabreden, çok şükreden için
gerçekten ayetler vardır.
Secde Suresi, 24. ayet: Ve onların içinden, sabrettikleri zaman
emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar Bizim
ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.
Ahzab Suresi, 35. ayet: Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman
kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat
eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan
erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar,
saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan
kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan
erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve
(ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve
(Allah’ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir
bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
Sebe Suresi, 19. ayet: Onlar ise: “Rabbimiz, seferlerimizin arasını
aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine
zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk)
kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda, çok sabreden
ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
Saffat Suresi, 102. ayet: Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek
çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda
boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi
ki: “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden
bulacaksın.”
Sad Suresi, 17. ayet: Sen onların söylediklerine karşı sabret ve
Bizim güç sahibi kulumuz Davud’u hatırla; çünkü o, (her tutum ve
davranışında Allah’a) yönelen biriydi.
Sad Suresi, 44. ayet: “Ve eline bir deste (sap) al, böylece onunla
vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel
kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen biriydi.
Zümer Suresi, 10. ayet: De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden
sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın
arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.”
Mü’min Suresi, 55. ayet: Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah’ın
va’di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd
ile tesbih et.
Mü’min Suresi, 77. ayet: Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah’ın
va’di haktır. Sonunda ya onlara va’dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana
göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize
döndürülecekler.
Fussilet Suresi, 24. ayet: Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar
için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek
isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler.
Fussilet Suresi, 35. ayet: Buna da, sabredenlerden başkası
kavuşturulamaz. Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da
kavuşturulamaz.
Şura Suresi, 33. ayet: Eğer dileyecek olsa, rüzgarı durdurur,
böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz, bunda çokça sabreden, çokça
şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır.
Ahkaf Suresi, 35. ayet: Artık sen sabret; Resullerden azim
sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme. Onlar, tehdit
edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca bir
saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan
bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı?
Muhammed Suresi, 31. ayet: Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla
sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar,
deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız).
Hucurat Suresi, 5. ayet: Eğer gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar
sabretmiş olsalardı, herhalde (bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu.
Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Kaf Suresi, 39. ayet: Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık
sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile
tesbih et.
Tur Suresi, 16. ayet: “Girin ona; artık ister sabredin, ister
sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla
cezalandırılıyorsunuz.”
Tur Suresi, 48. ayet: Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü
gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini
hamd ile tesbih et.
Kamer Suresi, 27. ayet: Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve
deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen
onları gözleyip-bekle ve sabret.
Kalem Suresi, 48. ayet: Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık
sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine)
çağrıda bulunmuştu.
Müzzemmil Suresi, 10. ayet: Onların demelerine karşı sen sabret ve
onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü
bir tutum) ile kopup-ayrıl.
Müddesir Suresi, 7. ayet: Rabbin için sabret.
İnsan Suresi, 12. ayet: Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.
Beled Suresi, 17. ayet: Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine
tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak.
Asr Suresi, 3. ayet: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar,
birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler
başka.
SABIR İLE İLGİLİ HADİSLER
Sabır ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamber Efendimizin (s.a.v) sabır ile ilgili hadisleri…
Sabır Bir Işıktır
Ebu Malik el-Eş’arl’nin naklettiğine göre,
Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur:
” … Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır …” (M534 Müslim, Taharet, 1)
Sabır Musibet Başa Geldiği Anda Olmalıdır!
Enes b. Malik (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sav) bir kabrin başında
ağlamakta olan bir kadına rastladı ve ‘Allah’tan kork ve sabret. ‘ dedi.
Kadın, “Git başımdan, başıma gelen musibeti sen yaşamadın!” diye cevap
verdi. Hz. Peygamber’i tanımıyordu. Kendisine, onun Peygamber (sav)
olduğu söylendi. Bunun üzerine kadın Hz. Peygamber’in (sav) kapısına
gitti, kapıda bekleyen herhangi bir görevli de yoktu. (Peygamber’in
yanına girdi ve); “Seni tanıyamadım.” dedi. Peygamber Efendimiz de,
‘Sabır, ancak (musibetin) ilk başa geldiği anda (olmalı)dır.’ buyurdu.
(Bl 283 Buhart, Cenfüz, 31; M 2140 Müslim, Cenaiz, 1 5)
Güçlü İnsan Kimdir?
Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“Güçlü kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hakim olandır.” (M6643 Müslim, Birr, 107)
Ecri Büyük Amel
İbn Ömer’den nakledildiğine göre, Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin,
insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen
müminden daha büyük ecre nail olur.”
(İM4032 İbn Mace, Fiten 23; HM5022 İbn Hanbel, II, 44)
Kim Sabrederse…
Ebu Sald el-Hudrl’den nakledildiğine göre, ensardan bazı kimseler
Resulullah’tan (sav) (bir şeyler) istediler. O da verdi. Sonra tekrar
istediler. Allah Resulü de yanındakiler bitinceye kadar verdi ve şöyle
buyurdu: ” … Kim sabrederse, Allah ona dayanma gücü verir. Kimseye
sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.” (M2424
Müslim, Zekat, 124)
Mümin İçin Hayırlı Olan
Ebû Yahyâ Suheyb b. Sinân’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir:
“Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum
yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder;
bu onun için hayır olur. Başına sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder;
bu da onun için hayır olur.” (M7500 Müslim, Zühd, 64)
Peygamberimizin Acısına Sabır!
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor:
Peygamber’in hastalığı ağırlaşıp da hayli sıkıntıya düşmeye başlayınca, Fâtıma (ra):
–Vah babacığım, sıkıntın ne kadar da büyük, dedi.
Bunun üzerine Resûlullah:
–Bu günden sonra artık baban için sıkıntı yoktur, buyurdu.
Peygamber ebediyete göçünce Hz. Fâtıma:
–Babacığım, Allah’ın davetine icabet ettin. Vah babacığım, varacağın yer
Firdevs bahçesidir. Babacığım, derdimizi artık Cebrail’e yanacağız, dedi.
Peygamber defnedilince de Hz. Fâtıma:
–Resûlullah’ın üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oldu, dedi.
(B4462 Buhârî, Megâzî, 84)
Karşılığı Cennet Olan Amel
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir:
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mümin bir kulumun dünyada sevdiği dostunu
aldığım zaman, o kimse (sabrederse ve) Allah’tan ecir beklerse onun
karşılığı cennettir.” (B6424 Buhârî, Rikâk, 6)
Musibetlere Karşı Sabrın Mükafatı
Hz. Âişe’den (ra) rivayet edildiğine göre o, Resûlullah’a veba hastalığını sormuş, Allah Resûlü de ona şöyle cevap vermiştir:
” Veba, Allah Teâlâ’nın dilediği topluluğa gönderdiği bir çeşit azaptı.
Allah, onu Müminler için rahmet kıldı. Veba hastalığına yakalanan,
sabredip ecrini umarak ve başına Allah’ın yazdığından başka hiçbir şey
gelmeyeceğini bilerek memleketinde kalan kimse, şehit sevabına nail
olur. ” (B5734 Buhârî, Tıb, 31)
Gözleri Görmeyenlerin Sabrının Sonu Cennettir
Enes’in (ra) Resûlulah’tan şöyle işittiği nakledilmiştir:
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir kulumu sevgili gözlerini
kaybetmekle sınadığımda, eğer sabrederse gözlerine karşılık onu cennete
koyarım.” (B5653 Buhârî, Merdâ, 7)
Cennet İle Müjdelenen Kadın
Atâ b. Ebû Rebâh’tan rivayet edilmiştir:
İbn Abbâs (ra) bana:
–Cennetlik bir kadını sana göstereyim mi, dedi. Ben de:
–Evet, (göster) dedim. O:
–İşte şu siyahî kadındır. Bu kadın Peygamber’e geldi ve:
–Saram tutuyor ve bedenim açılıyor, benim için Allah’a dua etsen, dedi.
Peygamber :
–İster sabret, cennetlik ol; istersen, sana afiyet vermesi için Allah’a dua
edeyim, dedi. Bunun üzerine kadın:
–Öyleyse sabredeyim, fakat bedenim açılıyor. Hiç değilse bedenimin
açılmaması için dua buyur, dedi. Peygamber de onun için dua etti.
(B5652 Buhârî, Merdâ, 6; M6571 Müslim, Birr, 54)
Günahlara Kefaret
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle demiştir:
“Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat,
hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına
kefâret kılar.” (B5641, B5642 Buhârî, Merdâ, 1; M6566 Müslim, Birr, 50)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre
Resûlullah şöyle buyurmuştur: Allah hayrını dilediği kimseye,
–günahlarına kefâret olsun diye– musibet verir. (B5645 Buhârî, Merdâ, 1)
Sabredip Şükredenler Kazandı
Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ, bir kulunun iyiliğini dilerse onun cezasını dünyada verir.
Eğer bir kulunun kötülüğünü dilerse günahı karşılığı onu dünyada
cezalandırmaz; kıyamet gününde cezasını tam olarak verir.”
Yine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Mükâfatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teâlâ
bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim hâline razı olursa
Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse
gazaba uğrar.” (T2396 Tirmizî, Zühd, 56)
Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırım
Süleymân b. Surad’dan (ra) rivayet edildiğine göre o, şöyle diyor:
Peygamber ile birlikte oturuyordum. İki adam birbirine sövüp hakaret
ediyordu. Birisinin yüzü kıpkırmızı olmuş ve boyun damarları şişmişti.
Bunun üzerine Resûlullah şöyle dedi:
Ben bir söz biliyorum ki eğer bu kişi onu söylerse üzerindeki hâl ondan
gider; eğer, “Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm (Kovulmuş şeytandan
Allah’a sığınırım.)” derse üzerindeki hâl ondan sıyrılır, dedi. Adama,
Peygamber , “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” dedi, diye söylediler.
(B3282 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 11; M6646 Müslim, Birr, 109)
Sabredin
Ebû Yahyâ Üseyd b. Hudayr (ra) anlatıyor:
–Ey Allah’ın Resûlü, filan kimseyi vali tayin ettiğiniz gibi, beni de vali tayin etmez misin, dedi. Peygamber :
–Siz benden sonra adam kayırma gibi durumlarla karşılaşacaksınız, bana
(âhirette) havuz başında kavuşuncaya kadar sabredin, buyurdu. (B3792
Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 8; M4779 Müslim, İmâre, 48)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı (Hadislerle İslam Cilt 3 – Riyazüssalihin Cilt 1)