

Ramazan Bayramının Anlam ve Önemi Nedir? Ramazan Bayramının Tarihçesi Nedir, Neden Kutlanır?
Ramazan Bayramı (Arapça: عيد الفطر Ayd-ül Fitr, Farsça: عید فطر) ya da
Şeker Bayramı, İslam aleminde, oruç tutma ayı olan Ramazan’ın ardından
üç gün boyunca kutlanan dinî bir bayram. Hicri takvime göre onuncu ay
olan Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır. Bayramdan bir önceki gün,
Ramazan ayının son günü olan arifedir.
Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi
takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Ramazan Bayramı her sene bir
önceki seneden 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık olarak her 33
senede bir Ramazan Bayramı aynı günlere tekabül eder.
Etimoloji
Ramazan Bayramı:
Bayram Ramazan ayının sonunda kutlandığı için bu isimle anılır. Ramazan
kelimesi Arapça bir sözcük olan ramaḍ (‘kuru sıcak’) kökünden gelir.
Bunun nedeni muhtemelen Ramazan orucu ibadeti ilk uygulanmaya
başlandığında yaz aylarına tekabül ediyor olmasıdır.
Arapça kökenli kelimenin Türkçe karşılığı “iftar bayramı” demektir. Yani
Arap ülkelerinde Ramazan Bayramı aslında İftar Bayramı olarak kutlanır.
Sebebi ise 30 gün boyunca tutulan oruçlar için son kez iftar yapacak
olmalarıdır. Seneler geçtikçe İftar Bayramı, Şükür bayramına dönüştüğü
için Türkçe’ye de şükür, “şeker” olarak geçerek ”Şeker Bayramı” olarak
anılmaya başlanmıştır.
Şeker Bayramı:
Bayramın Osmanlı dönemindeki adı olan “Iyd-ı Fıtır” isminden
Türkçeleştirilmişidir. Iyd bayram demektir. Fıtır ise fıtır sadakası ya
da fitre olarak bilinen oruç tutamayacak durumdaki Müslümanların verdiği
sadakadır. Şükür sadakası olarak da bilinir. Bir teoriye göre bu
“şükür” kelimesi zamanla “şeker”e dönüşmüştür. Bir başka teoriye göre
ise Şeker Bayramı adı, Ramazan Bayramı’nda hurma ve şekerleme yeme
geleneğine dayanır.
Adlandırma sorunu
Ramazan Bayramı ve Şeker Bayramı adlandırmaları, Türkiye’de politik
zemine kaymış bir tartışma konusudur. Ramazan Bayramı adını savunanlar,
Şeker Bayramı adını, bayramın dini vurgusundan uzak olduğu gerekçesiyle
tercih etmezler.[4] Şeker ifadesini savunanlar ise bu ismin dayatılarak
değil tarihi adlardan evrilerek günümüze geldiğini, bayramın Ramazan
ayında değil Şevval ayında başladığını söyleyerek, ramazan adını
dindarlaşmaya yönelik bir dayatma olarak görür.
Tarihçe
Ramazan Bayramı, Hicret’in ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı. Bu
bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler Muhammed
tarafından düzenlendi. İlk ramazan bayramıyla ilgili işlemler de onun
tarafından yapıldı.
Bayram kutlamaları
Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da
sonunu ifade eder. Ramazan Bayramı’nın ilk günü aynı zamanda Şevval
ayının birinci günüdür ve bu günde oruç tutulmaz.
Ramazan Bayramı’nın ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır. Bayram
namazını genellikle erkekler kılar. Bayram namazından sonra ise hutbe
okunur. Bayram boyunca müslümanlar eş, dost, akraba ziyaretleriyle
birbirlerinin bayramını kutlarlar. Bu ziyaretler esnasında genellikle
kolonya, tatlı ve şekerlemeler ikram edilir.
Bayramda bakımlı ve temiz olmak adettendir. Herkes en yeni kıyafetlerini
giymeye çalışır. Ramazan bayramında çocuklara ailelerin bütçesi
elverdiğince yeni kıyafetler alınır. Bazı büyükler ellerini öpen
çocuklara hediye veya harçlık verirler. Çocuklar ufak gruplar halinde
kapı kapı dolaşarak şekerleme toplarlar.
Müslümanlar zekat görevini bu bayramda yerine getirirler.
RAMAZAN ORUCUNUN ÖNEMİ NEDİR?
Müslüman alemi için eşsiz öneme sahip olan Ramazan ayında oruç tutmakla
ilgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:” Oruçlu için iki sevinç
vardır: biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah’a kavuştuğu zamandır.”
Ayrıca iftar saati edilen duanın Allah katından geri çevrilmeyeceğini ve
kabul edileceğini bildirir.
Orucun farz kılındığını bildiren ayetler de şunlardır:
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma
yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç
sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka
günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta
zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir.
Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat
yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır”
(el-Bakara 2/183-184).
Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların
sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarf etmeye de vesile olur. “Tok,
açın halinden anlamaz” atasözü de bunu ifade eder.
Orucun, dinimizde önemli bir yeri olan sabır konusuyla irtibatı da burada hatırlanmalıdır.
“Namaz ve sabırla yardım isteyin” (el-Bakara 2/153) ve “Sabredenlere
ecirleri hesapsız olarak tastamam verilir”(ez-Zümer 39/10) gibi ayetler,
“Oruç sabrın yarısıdır” (Tirmizî, “Da‘avât”, 86) diyen ve orucun Allah
için olup mükafatını da kendisinin hesapsız olarak vereceğini bildiren
hadislerin ortak anlamı, orucun sabır boyutunu ve bunun fazilet ve
sevabının yüksekliğini anlatır.
Cennetin Reyyân Kapısı, Oruç Tutanlara Mahsustur
Sahih bir hadiste bu husus öyle bildirilmektedir:
“Cennette Reyyân adında bir kap vardır ki buradan kıyamet gününde
sadece oruç tutanlar cennete girer, onlarla birlikte bu kapıdan bakalar
girmez. (Cennet kaplarında) oruç tutanlar nerede diye seslenilir. (Oruç
tutanlar gelir) bu kapıdan cennete girerler, sonuncular girdii zaman kap
kapanır, artık bu kapıdan kimse cennete girmez.” (Müslim, “Sıyâm”, 166)
Buhârî’nin konu ile ilgili olarak rivayet ettiği hadis ise öyledir:
“Kim Allah yolunda bir çift mal infak ederse cennet kapılarından,
“Ey Allah’ın kulu! Bu bir hayırlı iştir” diye nida edilir. Namaz kılan
Müslüman namaz kapısından çağrılır. Allah yolunda cihat yapan kimse
cihat kapısından çağırılır. Oruç tutan kimse Reyyân adlı kapıdan
çağırılır. Zekât veren kimse zekât kapısından çağırılır.”
Oruç ve Sağlık İlişkisi
Uzmanlar, oruç tutmanın sağlık açısından pek çok yararı olduğunu söylüyor. Bunlardan birkaçı şöyle:
Oruç sağlıklı kilo vermeye yardımcı olmaktadır ve bu gerçek bilimsel
olarak ispatlanmıştır. Oruç esnasında vücutta bulunan yağ hücreleri
aracılığı ile depolanmış yağlar yakılmaya başlanır.
Oruçlu olunan dönemde karaciğer hücreleri kendini yenileme fırsatı bulmaktadır.
Oruç yeme alışkanlığı bozukluğunu gidermeye yardımcı olabilir. Yeme
alışkanlığı, başta sindirim sağlığı olmak üzere, genel sağlık açısından
oldukça önemlidir.
Oruç sırasında, vücuttaki toksinler atılır. Aç kalmak, vücudun
serbest radikaller ile mücadele etmesini kolaylaştırır, aynı zamanda
iltihap oluşumunu engeller.
Bilimsel araştırmalar Orucun zihinsel fonksiyonları arttırdığını
ortaya koymaktadır. Beyinde yeni kök hücrelerin oluşmasını destekleyen
oruç, bu işleve yardımcı olarak kimyasalların salgılanmasını sağlar.
Oruç ve nefis terbiyesi
İnsanların yaratılış gayesi olan ibadet görevi; ya namaz, oruç, zekat ve
hac gibi belirli bir zamanda, belirli bir mekanda ve belirli kurallara
uyularak yapılır ya da her hangi bir zaman, mekan ve şekille kayıtlı
olmaksızın yerine getirilir.
Allah’ı zikretmek, ana babaya iyilik etmek, şahitliği, tartı ve ölçüyü
dosdoğru yapmak gibi emirlere; alkollü içkiler içmek, uyuşturucular
kullanmak, kumar oynamak, hırsızlık yapmak ve cana kıymak gibi yasaklara
uyularak yerine getirilir.
Orucun kötülük ve haramlardan korunmak için farz kılındığının
bildirilmesi ibadetin insanın kişisel ve sosyal hayatındaki yerini ve
etkisini bildirmeye yöneliktir.
Nitekim yüce Allah günde beş vakit kılınan namazın insanı hayasızlık ve
haramlardan alıkoyduğunu bildirmektedir.40 Aynı şekilde orucun da insanı
haram ve kötülüklerden alıkoyması gerekir. Peygamberimiz (a.s.);
Oruç kalkandır. Biriniz oruçlu iken çirkin, kötü ve kaba söz
söylemesin, bağırıp çağırmasın, kavga etmesi. Birisi kendisine söver ya
da çatarsa ona ‘ben oruçluyum’ desin buyurmuştur.
Orucun şehvetini kıran bir özelliği vardır. Hadis-i şerif, orucun
gayesinin insanın edep ve ahlakını güzelleştirmek olduğunu açıkça ifade
etmektedir. Eğer oruç, insanı kötü söz, eylem ve davranışlardan
uzaklaştırmıyor, edep ve ahlakını güzelleştirmiyorsa amacına ulaşamamış
demektir, böyle bir oruçtan istenilen sevap da elde edilemez.
RAMAZAN BAYRAMI ANLAMLI VE ÖNEMİ HAKKINDA BİLGİLER
Bilindiği gibi, halk arasında “üç aylar” diye anılan “Recebü’l-ferd”,
“Şa’bânü’l-muazzam” ve “Ramazânü’l-mübârek” aylarının İslam dininde özel
bir yeri vardır. İçerisinde “Regâib” ve “Mi’râc” kandillerinin
bulunduğu ve Âdem aleyhisselam’dan beri kıymetli olan Recep ayı ile
“Berât” kandilinin bulunduğu Şa’ban ayı , dört gözle beklenen, ayların
sultanı Ramazan ayı. Allahü teala, necip milletimizin ve bütün
Müslümanların sıhhat ve afiyet içerisinde nice bayramlara kavuşmalarını
nasip buyursun.
Bayramların cemiyet hayatımızda çok özel bir yeri vardır. Çocuklar,
gençler, olgunlar ve yaşlılar grup grup camilere doluşurlar, büyük bir
huşu içerisinde namazlarını eda ederler. Bayram namazından sonra bütün
Müslümanlar birbirlerinin bayramlarını tebrik ederler, daha sonra aile
büyükleri, eş-dost, akraba ve komşuları ziyaret ederek, büyüklerin
ellerini öpüp dualarını alırlar. Bayramlar sevgi ve saygının artmasına
vesile olur. Yine dini bayramlarımızdaki güzel adetlerimiziden biri de,
yetimler, fakirler, garipler ve çocukların sevindirilmesi, yardıma
muhtaç kimselere yardım ellerinin uzatılması, ictimai yardımlaşma ve
dayanışmanın tezahür etmesidir. Ramazan bayramında fakirlere sadaka-ı
fıtır verilmesi, kurban bayramında ise, akrabaya ve komşulara kurban
etinden dağıtılması ne kadar hikmetlidir.
Birlik ve beraberliğe vesile…
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe
reddolmaz. Ramazan bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri,
Berat gecesi ve Arefe gecesi.) [İsfehani]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi,
Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]
Bayramda Yapılması Gereken Önemli Sünnetler :
Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku
sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük
takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok
sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek,
dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara
hediye götürmek sünnettir. Bayram gecelerini ihya eden, büyük saadete
kavuşur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.) [Taberani]
Ramazan bayramında bayram namazından önce tatlı yemek, hurma yemek,
hurmayı 1, 3, 5 gibi tek adet yemek, teke riayet etmek, sünnettir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ tektir, teke riayet edeni sever.) [Buhari]
Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir.
Hazret-i Ebu Bekir, kızı Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin
tef çalıp oynadığını gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor,
destan söylüyorlardı. Hazret-i Ebu Bekir, Resulullahın evinde böyle şey
yapılmasının uygun olmayacağını bildirerek, onların susmalarını söyledi.
Düğünlerde ve bayramlarda, kadınların def çalmaları caiz olduğu için,
Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her kavmin
bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç
günleridir) buyurdu. (Buhari)
Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir.
Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven, insanların kusurlarına
bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan, [mümin], herkesle iyi geçinir.
Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de
katlanır. Bir kusuru için kimseye darılmamak gerekir.
Dargınlık olsa bile üç günden fazla sürmemeli. Şayet bayrama kadar süren
bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalı. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Birbirinizle münasebeti kesmeyin! Birbirinize arka çevirmeyin!
Birbirinize kin ve düşmanlık beslemeyin! Birbirinizi kıskanmayın! Ey
Allah’ın kulları kardeş olun! Bir Müslümanın diğer kardeşine darılarak
üç günden çok uzaklaşması helâl değildir.) [Buhari]
(Müslümana üç günden fazla dargın duran Cehenneme gider.) [Nesai]
(Birbirine dargın iki kişiden, hangisi önce selam verirse, günahları
affolur. Verilen selamı öteki almazsa, melekler alır. Selam almayana da
şeytan, sevinçle iltifatta bulunur.) [İbni Ebi Şeybe]
(Müminin kardeşine üç günden çok dargın durması caiz değildir.
Üç gün sonra, ona selam verip hatırını sormalıdır. Onun selamını alırsa,
birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam
veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]
(Din kardeşiyle bir yıl dargın duran, onu öldürmüş gibi günaha girer.) [Beyheki]
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri Allahü teâlâya arz olunur.
Allahü teâlâ da, kendisine şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu
mağfiretten, birbirine kin tutan iki kişi istifade edemez. Allahü teâlâ,
“O iki kişi barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin” buyurur.) [İ.
Malik]
(İki kişi, birbirine dargın olarak ölürse, Cehennemi görmeden Cennete
giremez. Cennete girseler de birbiriyle karşılaşamazlar.) [İbni Hibban]
Ramazan gittiği için değil, günahlarımızın affolduğu için, büyük sevab
ve nimete kavuştuğumuz için bayram yapıyoruz. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Bayram sabahı Müslümanlar, namaz için camilerde toplanınca Allahü teâlâ
meleklere, “İşini yapıp ikmal edenin karşılığı nedir?” diye sorar.
Melekler de, “Ücretini almaktır” derler. Allahü teâlâ da, “Siz şahit
olun ki, Ramazandaki oruçların ve namazların karşılığı olarak, kullarıma
kendi rızamı ve mağfiretimi verdim. Ey kullarım, bugün benden isteyin,
izzet ve celâlim hakkı için istediklerinizi veririm” buyurur.) [Beyheki]
Peygamber efendimiz, (Ramazan ayının son günü Allahü teâlâ, oruç
tutanları affeder) buyurunca, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, o gün Kadir
gecesi mi?) diye sual etti. Onlara, (Bilmez misiniz ki, iş yapana, işi
bitirince ücreti verilir) buyurdu. (Beyheki)
Bunları bilen Müslüman nasıl sevinmez ve bayram etmez?
Bayram günleri sevinmek, neşelenmek gerekir. Hazret-i Ebu Bekir, kızı
Âişe validemizin evine gidince, iki cariyenin def çalıp oynadığını
gördü. Ensar-ı kiramın kahramanlıklarını övüyor, destan söylüyorlardı.
Hazret-i Ebu Bekir, (Resulullah’ın evinde böyle şey yapılmaz, susun)
dedi. Düğünlerde ve bayramlarda, kadınların def çalmaları caiz olduğu
için, Peygamber efendimiz hazret-i Ebu Bekir’e, (Onlara mani olma! Her
kavmin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır. Bayram, sevinç
günleridir) buyurdu. (Buhari)
Hazret-i Ali, (Bugün, orucu kabul edilenlerin ve günahları
affedilenlerin bayramıdır) buyurdu. Hadis-i şerifte de, (Ramazan ayında,
içkiye devam eden, ana babasına âsi olan ve sıla-i rahmi terk eden
hariç, herkesin günahları affolur) buyuruldu. (Gunye)
Eğer bunlar tevbe ederse, Allahü teâlâ günahlarını affeder. Ramazandaki
sevablar bilinseydi, (Her gün ramazan olsa) denirdi. Hadis-i şerifte,
(Ramazan ayındaki özel sevablar bilinmiş olsaydı, bütün yılın ramazan
olması istenirdi) buyuruldu. (Ebu Nasr)
Ne mutlu günahlardan sakınarak oruç tutanlara… Bunlar, asıl bayramı ahirette yapacaklardır!
Bayram geceleri
S. Ebediyye’deki, “Kıymetli geceye, kendinden sonra gelen günün ismi
verilir. Önceki günü öğle namazı vaktinden, o gecenin fecrine kadar olan
zamandır. Yalnız, Arefe ve üç kurban günlerinin geceleri böyle
değildir. Bu dört gece, bu günleri takip eden gecelerdir” ifadesi hangi
kitaptan alınmıştır?
CEVAP
Dürr-ül muhtar kitabının itikâf bahsinde şöyle deniyor: Bil ki, geceler
günlere tâbidir. Bundan, yalnız Arefe gecesiyle Kurban bayramı geceleri
müstesnadır. İnsanlara kolaylık olmak için, bu geceler, geçen
gündüzlerine tâbidir. Velvalciyye’nin kurban bahsinde de beyan
edilmiştir.
Bayramda yiyip içmek
Mektubat’ta, (Bayramda yiyip içmek, yıllarca nafile oruçtan daha sevabdır) buyuruluyor. Yiyip içmek niye sevab oluyor ki?
CEVAP
Burada sevab olan, yiyip içmek değil, oruç tutmayarak Allahü tealanın
emrine uymaktır. Bayram günü oruç tutmak haram olduğu için, oruç
tutmamanın, yani dinin emrine uymanın, nafile oruçtan daha kıymetli
olduğu bildiriliyor.
Bayram ziyaretleri
Bayram ziyaretlerinde neye dikkat edelim, önce kimleri ziyaret edelim?
CEVAP
Fâsık olan, günah işlememize sebep olacak akrabayı ziyaret lazım
değildir. Fakat salih olan akrabayı ziyaret gerekir. Salih arkadaşları
ziyaret de çok sevaptır. Ziyaret, yalnız Allah rızası için olmalıdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete
gider. Hak teâlâ, buna bir melek gönderir. Melek o adama der ki:
– Böyle nereye gidiyorsun?
– Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
– Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?
– Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
– Müjdeler olsun sana! Beni Allahü teâlâ gönderdi. Hiçbir karşılık
beklemeden arkadaşını ziyarete gittiğin için Allahü teâlânın sevgisine
mazhar oldun.) [Hakim]
(Hiç bir kul yoktur ki, din kardeşini Allah için ziyaret etsin de, bir
melek, “Ne iyi ettin, Cennet sana helal olsun” demesin. Allahü teâlâ da
buyurur ki: “Kulum beni ziyarete geldi. Bana da onu ağırlamak düşer”.)
[Ebu Ya’la]
Hikmet ehli diyor ki:
(Ziyareti terk etme, seni unuturlar. Pek sık da gitme senden bıkarlar.)
Allah rızası için müslümanı ziyaret etmek çok sevaptır. Âlimi, fakiri ve
salih akrabayı ziyaret daha çok sevaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimi ziyaret eden, beni ziyaret etmiş gibi sevap alır.) [Taberani]
Salih akrabayı hiç olmazsa, haftada veya ayda bir ziyaret etmeli,
kırk günü geçirmemelidir! Uzak ülkede ise mektupla, telefonla gönlünü almalı, dargın ise barışmalıdır.
Ev sahibi imam olur. Yahut onun tayin ettiği zat imam olur. Bir kimse,
layık olsa da, teklif edilmeden ziyarete gittiği yerde imamlığa
geçmemelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kavmi ziyarete giden, onlara imamlık yapmasın!) [Tirmizi]