
“Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır.”
(Kar©glanin 04 Mart 2019 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Feinne me’al’usri yüsran, İnne me’al’usri yüsra.
Meali :
Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
Sadakallahul Aziym İnşirâh Suresi-5 ve 6. ayet

—oOo—
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların selamet buldukları kişidir.
Mü’min ise insanların canları ve malları hususunda güvendikleri
kişidir.”
( Hadis-i Şerif , Müslim, İman: 14; Buhârî, İman: 3)
“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd”
Yolculugumuza başliyoruz :
Zamanda yolculuk meselesinde, Allah’a iman etmeyen kimse bu yolculuğu
yapamaz. Neden derseniz, biz Müslümanlar inanırız ki : Allah katında Her
şey olmuş bitmiş, Kıyamet bile olmuş bitmiş haldedir. Eğer insan böyle
İnanmazsa, gelecek henüz yaratılmadı, geçmiş ise yok edildi, O zaman
nereye gideceksin. Gelecek henüz yok, Gideceğin yer yok, Geçmiş ise yok
edildi, öldüler gittiler, tarumar oldu, memleketler toprak altında
kaldılar, binlerce arkeolojik kazıda, toprak altındaki eski ümmetler
bulunmakta. Peki sen geçmişe gittiğin zaman, O toprakların altına mı
girmiş olacağız, nereye gideceksin yani. Ama işte eğer Allah’a
inanıyorsanız, ve Müslüman gibi inanıyorsan, Allah katında her şey olmuş
bitmiş, Öyle olunca filmin sonuna varılmış demek, artık filmi istediğin
bölümünden seyredebiliriz, geri al, ileri al, sonuna bak, önüne bak,
ortasına bak, ancak böyle müslümanca inandığımız zaman, böyle bir
yolculuğa çıkmaya müsaade edilebilir belki, Çünkü öyle İnanmıyorsan,
dediğim gibi, toprakların altına mı gireceğiz, o kavimleri ziyaret etmek
için, nereye gideceğiz? arkeolojik kazılarda toprakların altına batmış
çgu da denizlerin altında duruyor mu kitasi gibi, peki nereye gideceksin
geçmişe gittiğin zaman, denizlerin altına mı gireceksin, ama işte,
Allah katında Her şey olmuş bitmiş deyince, işte film sonuna kadar
çekilmiş. ister filmin başına sardır seyret veya ortasına sardır
seyret, veya sonuna bak, o zaman ancak bu mümkün olabilir.
Geleceğe veya geçmişe Yolculuk etmek isteyenlere yardımcı olacak birkaç
bilgi vereceğim inşallah şimdi ben : Mesela Ben Geleceğe gideceğim
zaman,hani var olup olmadığını bilmiyoruz herkesin ama, mesela ben
torunuma ve vaktine, ya da torunumun torununun vaktine gidiyorum diye
yola çıktığım zaman, geleceğe gitmiş olurum, veya geçmişe gitmek için de
: Dedemin ninesine, dedemin dedesinin vaktine gidiyorum diye gittiğim
zaman, geçmişe gitmiş olurum. Yani Navigasyona ne yazmamız gerektiğini
anlatmaya çalışıyorum burada. Yani Fatih Sultan Mehmet’e gidiyorum diye
yola çıkılmaz, Yani bunu anlatmaya çalışıyorum.

Zamanda yolculuğu keşfetmeye çalışan bilim adamlarına yol gösterici birkaç bilgi vereceğim.
Ben benim kainatımın içinde yolculuk edebilirim, yahut benim kainatımin
içinde yer alan diğer kainatta yolculuk edebilirim. Bunun manası da, ben
doğmadan önce, annemin kainatınin içindeydim, bir üst Kainat, annemin
kainatı, onun üstünde babamın kainatı, yani babamın Dünyası deniyor bu
günün sözü ile, annemin Dünyası, babamın Dünyası, dedemin Dünyası,
Onlarin yaşadığı zamandaki, çocukluğu, arkadaşları, Okulu, gibi onun
kainatınin içindekiler, işte ben oradan çıkıp geldiğim için, ancak bu
kainattan, bu kainata geçebilirim, geçişlerim ancak oraya mümkün, Ben
Fatih’e ve vaktine gitmek için kimin kainatının içine girmem
gerektiğini nasıl bileceğim ben, zor bir iş değil mi, yani öyle olunca
ve geleceğe gitmek içinde ben benden sonraki neslimin içinde yolculuk
edebilirim yine benim kainatımin içinde bulunan bir komşular
arkadaşlar, yahut amcam, Dayım, teyzem, bunlardan şu anki benim
kainatımin içinde bulunanlar ise, ancak bunları içinde yolculuk
edebilirim belki. yoksa mesela Romalılar vaktindeki Jülyus Sezar vaktine
gitmek için hangi kainatın hangi kapısindan girmem gerektiğini bilmem
gerekiyor. Kapıları Belli zaten, nereden girip çıkıldığı belli, Kainat
kainata, yani insan insana, Anne karnından göbek bağı ile bağlı, babadan
da köprü grup Sırat Köprüsü(Erkegin Zekeri) ile bağlı Başka bir yolu
yok, oradan oraya geçebileceğim yol ve kapida o şekilde.
Yıldızlar Gökteki lambalar, ve ben dedemin vaktine gittiğim zaman,
dedemin vaktinin güneşi dedemin lambası, torunumun vaktine gittiğim
zaman torunumun güneşi torunumun lambası, Yıldızı demek oluyor. Güneş
aynı Güneş diyeceksiniz, ama değil işte, herkesin güneşi farklı,
Muhammed vaktinde, İki cihani aydınlatan Muhammed idi, zamanın halifesi
kim ise? Güneş odur, aydınlatır bütün kainatı, Daha doğrusu sistemi.
büyük yıldızlar ışıklarını daha ileriye de ulaştırabilir. Kutup yıldızı
gibi, büyük yıldızlar, çünkü Adem mesela, yaratılışın başından, günümüze
kadar unutulmamış, hatırlanan, bütün dinler ve bütün bilgiler de
mevcut, o zaman ışığını bize kadar ulaştıralabilen uzak bir yıldız, ama
Işığı bize kadar ulaşan bir yıldız, hala ışığını bize ulaştırabilen
Yıldız. yine İbrahim İsmail Musa İsa böyle.
Ben mesela meyveyi yiyip, içindeki çekirdeğini dikip, o çekirdeğin,
toprakta yetişip, tekrar ağaç olup, meyve verecek yaşa gelmesi, ve meyve
verip, içinde de olgun bir çekirdek oluşturması, ne kadar bir zaman
alır? Ve yine İnsanoğlu da aynı şekilde, çocuk olup, büyüyüp, sonra
yetişip evlenip, eşiyle birlikte olup, tekrar çocuk yapıp, çocuğun da
meyve verecek bir hale gelmesi, evlenecek yaşa gelmesi, ne kadar bir
zaman alır. yani işte kainatlandan kâinatlara ve hayattan hayata
geçişteki gibi yani bu kadar zaman aralığı var arada.
Türkler Altaylardan gelirken, bir kurt Türklerin atasını emzirdiği,
beslediği hikayesindeki kurt, Allahu alem, bunu mitolojideki Mısır
tanrılarına bağladığımız zama, hani bu çakal kafalı Tanrı temsili var, O
zaman o Türkleri besleyen kurt, Aslında bildiğimiz o kurt değil, işte
bu yani Tanrı Anibis olabilir Allahu alem.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Serâbîluhum min katirânin vetaġşâ vucûhehumu-nnâr.
Meali :
Giysileri katrandan olacak ve yüzlerini de ateş bürüyecektir.
Sadakallahul Aziym İbrahim Suresi 50. Ayet
Vakıa suresinde olabilir “onlara katran giyip, katran içerler” veyahut
başka surede olabilir yukardaki gibi yahutta hadislerde, onlar katran
içerler var, bundan kastedileni zift ya ya da katran içerler
anlamışlar bütün alimler.
Halbuki buradaki mana benim anlayışıma göre, katran gibi siyah su
içerler. Peygamberimizin vaktinde çay yoktu çay siyah su, yine Coca Cola
yoktu, Coca Cola yine siyah su, yine kahve siyaha yakın, kahve rengi
su, kaynar su, Yani buradan kastedilen, Bence bu siyah sulardan birisi
kast edildi, Yoksa onlar zift içerler manası değil, ve buradaki Coca
Cola kötü bir içecek değil, yani yahut çay kötü bir içecek değil,
cehennemliklerin içeceği içeceklerden birisi değil yani.
ve yine
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًاۙ اِلَّا حَم۪يمًا وَغَسَّاقًاۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Lâ ye(R)żûkûne fîhâ berden velâ şerâbâ. İllâ hamîmen ve ġassâkâ
Meali :
onlar orada serin içeceklerden başka şey ile riziklandirilmazlar, ve
hatta birde gassak suyu gibi, yani gusl abdesti suyu kadar kaynar olan
su içecekler.
Sadakallahul Aziym Nebe’ Suresi 24 ve 25. Ayet
yani o gün, muhammed vakti, sicak su içmesi bilinmiyordi ki, çay yoktu,
kahve yoktu ki, bugün bizler kaynar su, yahutta, gusl abdesti suyu kadar
sicak olan, agiz yakmayan, sicak sulu içecekler içmekteyiz, çaylar,
çeşit çeşit çaylar, ve çeşit çeşit kahveli kakaolu içecekler
içmekteyiz, ve bunlar bu vakitte mevcut, ve o ayette anlatilan
cehennemliklerin içecekleri içecekleri degil, bizleri tarif ediyor
belkide bu ayet.
Ve Türkler ile gavurlar dediklerimizin arasında bir fark vardır, Türkler
türbecidirler, Bir Alim ölse hemen mezarına türbe yaparlar, ve türbe
türbe gezerler, ondan Medet, bundan Medet beklerler. Gavur
dediklerimizde hemen eski tarihi bir şey bulsalar müzeye koyarlar, ve
bunlarda müze müze gezip , onlardan birşeyler beklerler. O zaman
Gavurlar müzeci, Türkler Türbeci, onlarda müzedekilerden bir Tılsım bir
şey bekliyorlar, Keramet Mucize. Bizimkilerde evliya mezarlarından bir
şeyler bekliyorlar, Medet mucize Keramet. Halbuki Allah Kur’an’da apaçık
ayette bildirmiş,
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve-en leyse lil-insâni illâ mâ se’â.
Meali :
Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.
Sadakallahul Aziym Necm Suresi 39. Ayet
diye daha bundan büyük Keramet olur mu? adam Radyo keşfedip yapmış,
Radyo bir keramet deilde ne, adamin elinden Radyo çıkmış. radyonun
parçalarını düşünüyormusunuz. şimdi hadi Hemen cart diye Radyo
bulunmadı, radyonun içindeki parçaları düşünürsen, diyot
keşfolcak,transistör keşfolacak, kablo keşfolacak, Entegre keşolacak,
frekans keşfolacak, dalga boyu keşfolacak, yani binlerce parçadan ve
bilgiden oluşan radyoyu meydana getirmek, ne kadar zaman alır. hemen bir
tane tahtayı dört köşe çakıp da, Radyo buldum olmadı, bu iş senelerce
uğraşının emeğin sonucu. ve insanoğlu eğer radyoyu bulduysa, zatenbulan
adamin elinden Keramet çıkmış, işte radyoyu bulan adama Keramet işlemiş,
mucize meydana getirmiş değil mi ya? ona itibar edilmiyorda işte
sakllai cübbeli adamın bir tanesi, uyduruktan Vay uçuyormuş Vay
kaçıyormuş diyerekten uyduruk hikyalerden keinde faydasi olmayan
adamlardan birde mucize keremet bekler olmuş insanlar ve böyle adamların
peşine düşüyorlar, şeyhim şeyhim diye, el pençe divan duruyorlar.o
şeyhin meyhin elinde radyodan daha mucize bir şey var mı, internet kadar
mucize, Keramet diye bir şey var mı? telefon, veya cep telefonu, mesela
Buradan konuşuyorsun, Amerika’dan duyuyor du, şimdi burdan konuşuyorsun
amerikadan seni, hem duyuyor hem görüyor, bunlar keramet mucize değil
de ne? sen kerameti sakallı şeyhlerde ara haala, sen çok ararsın daha
ahmak.
Allah “insana ancak kazandığı vardır.” dediği lafı ancak işte o gavur
dediklerimiz anlamış, çalışıp gayret ediyor ve Radyo bulmuş, internet
bulmuş, televizyon bulmuş, cep telefonu bulmuş, Bizimkiler hala
“Estağfurullah, sübhanallah, Allah, Allah” deyip Keramet göstercek Alim
olaverecekler, zikir çekince, köşeyi döneceğini zannediyorlar, bu
akılda ve bu minvaldeler.
ilginç bir şeye daha rastladım hayatımda, bu gavur dediklerimiz, benim
bulunduğum bölgede gördüğüm kadarıyla, taze ekmek semel yapıyorlar,
semel çöreği gevrek taze ekmek , tazesinin yüzü ufalanıyor dökülüyor,
cünkü parlak olsun diye üstüne nişasta ugrasi kullaniyorlar, o yüzden
sertleşip parlak kahvrengi aliyor birde sertleşiyor ve taze koparirken
ve isirirken tazeleginden parça kopuyor, ekmek ufağı meydana geliyor.
Bizim taze ekmeğimizden ise ekmek ufağı meydana gelmez. Bizim Bayat
ekmeğimiz ufalanır. buradabir söz vardir ki : yerken ekmeği ufalandımı
döktümü o kimseye “senin çok çocuğun olacak.” derler. Buradaki hikmet
tazeden dökülmesi, bunların genç ve çocuklarında döl çok, yani taze
ekmeklerinde ufalanma meydana geliyor, yani bebeleri döllü, çocuk olacak
spermi çok. Bizim eski Diyarbakır karpuzların da çok çekirdek vardı,
şimdiki çekirdeklerin içi de yok, Domates alıyorsun, domatesin
çekirdekleri Fos, Bizim de eskilerde vardı döl, şimdikilerde yok.
tazelerde yok. Çünkü bozdular, yeni Çocuklar dölsüz oldu, mayasını
bozdular, ekmeğini bozdular, suyunu bozdular, dölsüz cekirdeksiz karpuz
yedirdiler, kavun yedirdiler, işte dölsüz çocuklar meydana geldi, Kendi
çocukları ise döllü oldu. Çünkü taze ekmeklerinden kırıntı çok
dökülüyor. bu bunun alameti Allahu alem. Çünkü gayeleri oydu zaten kötü
Yahudilerin, dünyada tek ırk kendi ırklarını bırakmak, diğer ırkları yok
etmek. üstün ırk meselesi yüzünden bu işte, bu hale geldi. Ve bu halde
kainat ekmek ufağı ile de sinyal veriyor işte. Onların taze ekmekleri
dökülüyor ufalanıyor, Bizim de bayatlarımız dökülüyor ufalanıyor. Hani
bunu bilerek oynamak, onun o sinyalini düzeltmek doğrultmak ile olmaz,
doğal süreçdeki hali esas ve bilgi olaraka ele alınır.
Ve bazıları bize öyle milliyetçiyiz dedi ki, aynen kadınlara yaptığımız
gibi, kendimiz başka kadının çıplak bacaklarını görsek, baldırını
görsek, çatalını görsek bakarız, (Tabi bunlar, internet denen şey
cikmadan önceydi, internette herşey serbest artik) ama kendimizikine
bakılmasını istemeyiz. Buralarda yurtdışında artık ev alabiliyoruz yer
arazi alabiliyoruz mu? alıyoruz, onlar bize bir şey demiyor müsade
ediyorlar da, Onlar bizim Vatan’dan toprak aldı mı ev arazi aldı mıydı
yaygarayı koparıyoruz, Vay vatanın bir karışını satmayız Bilmem
netmeyiz, milliyetçi kesiliyoruz, kendimize var, Onlara yok. Bak dünya
global oldu diyoruz, Global. Herkese, bak her şey her yerden geliyor,
her şey her yerde var, Herkes her yerin toprağını yiyor zaten. ve sen
bir karış toprak satmam derken, vatanından, yetiştirdiğin portakalı
yetiştirdiğin domatesi ihraç ediyorum diyerekten, onlara toprağının,
hemde en süzülmüş iyi yerini dışarlara export ediyorsun, bunu bir de
alkışlıyoruz, aferin bize dolar kazandırdı filan adam, falan ton Bilmem
biber satmış, Bilmem domates satmış, portakal elma satmış alkışlıyoruz,
Bir de bravo bravo diyoruz ödül veriyoruz Hani sen vatanın bir karışını
satmayız diyordun ne oldu?
Yani kardeşim, Allah onun(milliyetçiliğin) yanlış olduğunu, size bunu
yaptıraraktan zaten milliyetçiliğinde yanlış olduğunu gösteriyor, yani
Peygamber Efendimiz Arabın aceme acemin araba üstünlüğü yoktur üstünlük
ancak takvadadır o zaman oranın buranin toprağını düşündüm ben, mesela
Brezilya dan bana kahve geliyor, kahve içerken Brezilya’nın saf
süzülmüş toprağın içiyordum Ben kahve diye, Allah’ım Ya Rabb’im Ya
Resulallah, Brezilya’nın toprağının Ben de ne işi varmış, adam
Brezilya’nın toprağını bana kahve diye sattı, Ben de aldım içtim, benim
toprağıma karıştı mı karıştı,Yeni Zelanda dan kivi geliyor,
avustralya’dan bilmem ne geliyor, yani o zaman birbirimiz ile kavga
etmenin vakti değil artık, Burası cennet ise, adam gibi geçinmesini
öğreneceğiz, Vay Şura senin , bura benim kavgalarina girmeyecegiz artik.
Ama dedim sınırlar korunacak, o konuda Elbette ki dedim onu, anlattım
Daha önce, tırnak tırnak bölgesinde yetişecek, tırnak olaraktan duracak,
mesela kaşılarınin oldugu yerde kaş değilde tırnak yetişirse, Kaşların
tırnak olursa olmaz, herkes yerinde güzel, herkesin sınırları var,
tırnak bile belli derecede uzayacığı taraftan uzuyor. Vay efendim Suriye
alacagiz bilmem irani alcaz IRAKi alcaz, niye alıyorsun. tırnak neyana
uzayabiliyor sadece kestigin tarafa dogru, uzadı mı da kesiyoruz.
herkesin sınırları belli olmuş zaten, şu andaki dünyamızda. herkesin
isimleri belli sınırları belli. bir parmak o parmağın uzunluğu kadar
uzama hakkına sahip, tırnak yine belli derece uzama hakkına sahip, ondan
sonra kesiyoruz, saç yine öyle, O zaman şimdi Vay büyüyen Türkiye, Vay
büyüyen Amerika diye bir şey yok, Herkesin sınırları belli, Kimsenin
kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmeye hakkı hukuku yok, o zaman adam
gibi geçinmesini öğreneceğiz, ve bu dünyayı cennete çevireceğiz.
Bazıları bizi antichrist ya da Deccal atfetmeye çalışıyorlar, ama Peygamberimizin sözü var, demiş ki “kem söz sahibine aittir”
Birinden; küfürlü¸ hakaret¸ alay¸ tahkir ve tezyif eden bir söz
duyduğumuzda en kibar karşılık olarak¸ “Kem söz sahibine aittir.” deriz.
bu sözün kaynagini bilmeyiz. “Ben bu lafın altında kalmam.” diyenler
ise aynı cümlelerle karşılık verir. Kötü sözle yapılan nitelemeye
muhatap layık olsa bile hiç kimse¸ muhatabın kişiliğini hedef alınarak
hakaret edemez¸ küfredemez. Buna kimsenin hakkı yoktur. En fazla¸ yanlış
olan söz ve davranış eleştirilebilir.
daha bundan başka bir şey demiyorum “Kem söz sahibine aittir.” onlara
bu söz yeterli zaten Kem söz demek kötü söz, kötü lakap kötü ünvan kötü
söylenilen şey işte.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Vehuve-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda fî sitteti eyyâmin vekâne ‘arşuhu ‘alâ-lmâ-i
Meali :
Gökleri ve yeri altı günde yaratmış olan Allah’tır. O sırada yönetim merkezi ( O nun arşı) suyun üstündeydi.
Sadakallahul Aziym Hûd Suresi 7. Ayet
ve yine
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne rabbekumu(A)llâhu-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda fî sitteti eyyâmin śümme-stevâ ‘alâ-l’arşi
Meali :
Şüphe yok, Rabbimiz, öyle bir Allah’tır ki gökleri ve yeryüzünü altı
günde yaratmıştır da sonra yönetime Arşa geçmiş ve oradan onu yönetime
hakim ve mutasarrıf olmuştur.
Sadakallahul Aziym A’râf Suresi 54. Ayet
Allah Kuranı Kerim’de kainatı 6 günde yarattığını ve 7. gün arşa istiva
ettiğini bildiriyor. ve bunu bazıları anlamış 6 gün çalıştı 7. gün tatil
yaptı. Allah bile tatil yaptı diye anlamışlar. Bazıları bu tatil
hikmetini anlamıyor Hala,
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
vekulnâ lehum lâ ta’dû fî-ssebti
Meali :
Yine onlara: “Cumartesileri çalışma yasağını çiğnemeyin” dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.
Sadakallahul Aziym Nisâ Suresi 154. Ayetten pasaj
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذ۪ينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَۚ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Velekad ‘alimtumu-lleżîna’tedev minkum fî-ssebti fekulnâ lehum kûnû kiradeten ḣâsi-în
Meali :
İçinizden cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Onlara “Aşağılık maymunlar gibi olun!” demiştik.
Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 65. Ayet
Bu ayetler Kuranı Kerim’den cumartesi tatilinin Delileri, cumartesi
pazar tatilinin insanlara vacip olduğunu anlatan ayet olduğunu öğretmek
istiyorum, Ne zamandır söylüyorum Bir kere daha üstünden geçerekden
anlatalım. yani bir hafta çalışdın yoruldun, hafta sonu dinlenirsen
dinlenirsin, vücudun bir daha Kuveyt alır da, yeniden çalışma kuvveti
enerjisi sahibi olursun, gece yattın uyudun dinlendin, uykunu aldın, o
zaman tekrar Dinç olursun da, bir daha çalışırsın, aynı uyku gibi,
dinlenmekte iştendir, çalışmanın içine dahildir. yoksa dinlenmeden Çalış
çalış çalış, robot mıyız bizler, robot bile belli süre kapanıp açılmak
dinlendirilmek mecburiyetinde, onların da kabloları ısınıyor, eğer
kapatmazsan yangın çıkarıyor robot cinsi aletlerde.
Bütün kainat formül üzere, 6 gün iş, 7. gün tatil yani pazar tatili,
allah bunun yeterli olmadigni görünce daha sonra işte cumartesiyi de
Yahudilere atfen tatil vermiş bu yukardaki ayetler ile, Allahü Teala
çalışmayın demiş cumartesi günleri, etti 2 gün. cumartesi ve pazar. Ve
Muhammed’ilerede cuma günü öğleden sonrasını tatil etmiş, namazdan
çıktıktan sonra çalışma yok, Allah haftada İki buçuk gün tatil vermiş,
demek ki insana lazım olan Dinlenme süresi 7 günü 3’e böldüğümüzde ne
yapar 2+2+2+1 bir gün kalır o 1 günü de 3’e böldüğümüz zaman 24 üçe böl
8 saat demek olur ve bir günde nasil 8 saat uyku normal halde saglikli
bir insanin uyumuasi gerekn zaman ise 2 gün 8 saatte haftada tatil
olması lazım gelen zaman miktari, İki buçuk gün bize Elzem olan, lazım
olan tatil miktari, ve bu çiğneniyor işte, ondan sonra insanlar hasta
oluyor, psikolojik hasta, normal vücuttaki hastalıklar meydana çıkıyor
dinlenememekten, uykusuzluktan hastalıklar çıkıyor.Al lah’ın kuralına
uyan, dünyada cennet gibi cennetti yaşayacak. ve yine seneye bakincada
aynen seneyi 3 e böl ayni miktar sen bazında mecburi tatil olmasi
gereken miktari buluruz. İşte o yüzden dindeki kurallar, dünyayı ferah
yurdu cennete çevirme kuralları. güzel yaşamın kuralları, Kuranı Kerim,
şeriat, İslam, musevilik, isevilik demek, onunla dünyayı cennete çevirme
kuralları, yoksa ahiret öldükten sonrasi icin degil, ahiret, ahiret
neresi? kabirde ne güzel olacak, toprağımız mı daha güzel olacak,
toprağımızda çiçeklermi açacak, güllermi açacak, bumu yani bize fayda
verecek olan, halbuki ahiret işte geleceğimizde ki dünyamızın
güzelleşmesi, Cennet halini alması, dinlerin amacı, hedefi ve
gayesindeki Mesele budur.
Ben sayfalarıma, birçok sayfadan alıntı yaparaktan, bilgiler, resimler,
müzikler,video klipler ekliyorum. mesela o bilgi videoları falan var bu
bilgiler benim sayfamda yayinlansada yani Benim marketim de satılıyor
bile olsa, irdeleyin, inceleyin, doğruluğunu inceleyin, ondan sonra
alın. Ben çünkü, her bilgiyi, hepsini Okuyup da incelemiş degilim, yani
benim onayımdan geçmiş bilgi olarak sumuyorum onlari, ve altına kaynak
veriyorum ki, bu falancı siteden, filanca adamdan kadindan, filanci
siteden alınmıştır diyerekten bilgi veriyorum ki, o bilgiler, o
sitelerin yazarlarının yorumu, veyahutta onlarin bilgisinin onayından
geçmiş bilgiler, hepsi Benim onayım değil. Ben de o bilgiyi hazır
buldum aldım, ekledim. Çünkü bir markette, mesela şu anki bizim buradaki
marketlerde, viskisi de satılıyor, şarabı da satılıyor, haram olnlar
yani, peyniri de satılıyor,.. helal olanlarida gün gelir Kuranı
Kerim’de satılır değil mi satılmasada hediye edilir. helal şeyler de
satılıyor bizim bildiğimiz şeyler de satılıyor, Türkiye’deki marketlerde
aynı şekilde bunlar sigara olsun alkol olsun marketlerde satılıyor,
yanında peynirde var, az ilerisinde rakı da satılıyor, nasil sen
bunlari alirken kendin dikkat edip, helal yiyip iciorsan, senin
sorumlulugunda ise, benim sayfadan alacagin bilgileride bir süzgecten
gecir ki , sence dogrumu bunlar, bazen senin dogrularina ters olabilir.
Öyle olunca ben de dükkanımda yahut yani sayfalarimda her şey olsun
ki, her ne arayan, ne ararsa arasın, gelsin bizim marketten
(sayfalardan) alsın (Parali degil bedava bunlar bizim sayfalarda)
aradigini alirken, belki bir de bu vaazlarimiza, yani bize ait bilgilere
rastlarda, belki bizim fikirlerimizi de ögrenir de, bizim yolumuza
girer diye, herşeyden sayfalrimizda bulundurmaya calişiyoruz işte.
Öyledir zaten market sistemi, o şekildedir zaten, sana reklam
gönderirler, der ki : bu hafta domatesi 10 kuruş indirdik dersin,
domates almaya gidiyorum diye gidersin, domates yanında, biber alırsın,
turşu alırsın, Bilmem ekmek alırsın, peynir alırsın, işte ihtiyacin olan
diger şeyleride oradanfiyatlari uygunsa ve ihtiyacın varsa bakar
alırsın. Öyle olunca, yani Biz de, bize gelen ne ararsa arasın, Biz de
arayıp bulsun, bize gelsin ki, oradan bir de bizim sayfalarımızdan, bize
ait dini bilgilerimizden birilerine bakıp da, hoşuna giderse onlardan
da alırsa, Biz de O sayede sevap kazanalım, fayda görelim diyerekten bu
sayfalarımızı açtık, ve bilgi ve resim video paylaşımı yapıyoruz
yıllardır işte. Benim felsefem, bu konudaki felsefem, görüşüm, bu yönde,
bu minvalde yani. yoksa ben ban ait olmayan o her bilginin
üzerineonayımı imzamı atmış değilim, ben bunlarin onaylıyorum demiş
değilim. O bilgiler, aynı marketteki adam mesela takım elbise satıyorsa,
takım elbise satan adam, her elbiseden 1 tane e kendisine diktirip
giymiyor, her renkten bir tane giymiyor, O adam bir tane modelinden
almış belki ama, 50 çeşit model takım elbise satıyor, benim sayfalardaki
her bilgiyi de ben test ettim denedim değil, ben kaynağını göstermişim,
kaynak olmasa bile bir yerden alıntı olabilir, önce siz eger
alacaksniz, inceleyin doğruluğuna karar kılarsınız, O zaman kabul edin,
benim markette(Sayfada) satılıyor(Paylaşılıyor) olsa bile, yani benim
forumlarda benim sayfalarında yazılı olsa bile, izleyin, inceleyin,
dinleyin, aklınıza yatıyor mu diye,vicdaniniza dine diyanete cennet
kavramlarina adaletli bir dünya kurallarina uyuyor mu diye, ondan sonra
karar verip alirsiniz. ben o bütün diger mallari bilgileri satmamdaki
gaye, esas bana ait bilgileri resimleri ve benzeri meteryalleri size
sunmak icin, oradaki diger bilgi ve resimleri ve videolari da promosyon
olarak sunuyorum cogunu yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَۜ يَدُ
اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ فَمَنْ نَكَثَ فَاِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰى
نَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللّٰهَ فَسَيُؤْت۪يهِ
اَجْرًا عَظ۪يمًا۟
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne-lleżîne yubâyi’ûneke innemâ yubâyi’ûna(A)llâhe yedu(A)llâhi fevka
eydîhim(c) femen nekeśe fe-innemâ yenkuśu ‘alâ nefsih(i)(s) vemen evfâ
bimâ ‘âhede ‘aleyhu(A)llâhe feseyu/tîhi ecran ‘azîmâ
Meali :
Sana bağlılık sözleşmesi yapanlar, o sözleşmeyi aslında Allah ile yapmış
olurlar. Allah’ın eli onların elleri üstündedir. Kim sözünden cayarsa
kendi aleyhine caymış olur. Kim de Allah’a karşı üstlendiği görevi
yerine getirirse, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
Sadakallahul Aziym Fetih Suresi 10. Ayet
Üzerinde tartışılan bir konuda Kuranı Kerim’de bir ayet var Onların
elinin üzerinde onun eli vardır yani “yedullahe fevka eydihim” onun eli
onların elinin üzerindedir, o diye kastedilen burada Allah, Allah’ın eli
onların elinin üzerindedir, ve bu minvalde bir hadiste de bunu
açıklamış Peygamberimiztefsir etmiş Bu ayeti kerimeyi ve demiş ki işte
Allahu Teala Kutsi hadiste :
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz
kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle
yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben
onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı
aklettiği kalbi, konuştuğu dili olurum. Benden bir şey isteyince onu
veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum.
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Rikak 38)
demiş işte bu ayeti kerime yani onların elinin üzerinde onun eli vardır
ayetinden çıkaratan yazılmış uyduruk bir hadisdir diyerekten bazı
hocalar bu hadisi yalanlyior ve oradaki o el teşbih ve benzetmedir
diyorlar ve, Allah’ın elimi var diyorlar, teşbihdir sadece diyorlar, ve
bu ayeti El almış hadis uydurmuşlar, böyle bir hadis ile milleti
kandırıyorlar diyorlar. Halbuki Allah, dünyadaki işlerini görürken
hücceti ve ordusu ile enip gelip de öyle yapmıyor, ya nasıl yapıyor?
Ahmet amcanın eliyle, Mehmet amcanın biberiyle, Fatma teyzenin
domatesiyle,…. yapıyor bu işleri. Bilmem falanca amcanın
fabrikasından, filanca amcanın terazisiyle , yine falancinin
radyosuyla,…… yapıyor. öyle olunca Allah’ın eli onların elinin
üstündedir, yahutta, Allah bazılarını sevince, onlar Allah’ın eli ile
tutar, Allah’ın gözüyle görür, Allah’ın kulağı ile duyarlar, o zaman
Allah’ın eli kolu kulağı var mı? var ama bizim bildiğimiz gibi değil, ve
şöyle yola çıkarsak bu konuda, Allah herkese ruhundan üfledi ise,
Bizler Allah’ın parçalarıyız, herkes de bir parçası varsa, Allahu
Teala’nın, herkeste, ruhundan parça bir ruhu varsa, Bizler Allah’ın
ruhunun parçalarıyız, o zaman hepimizin toplamı ne olmuş oluyor, Allah
olmuş oluyor, o zaman Ne oldu Haşa Biz hepimiz Allah mıyız, Allah ne
diyor
Biz yaptık biz de ettik
Mesela, Kur’ân’ın indirildiğini haber veren bütün âyet-i kerimelerde “Biz indirdik” buyurulur.
“Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr, 9)
“Bulutla gölge yaptık.” (Bakara, 57)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَي ا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
vemâ rameyte iż rame.
Meali :
(O Taşı) Attığın zaman da sen atmadın, biz attık. (Allah attı.)
Sadakallahul Aziym Enfâl Suresi 17. Ayetten pasaj
Biz söyledik, biz attık, biz kim? İşte biz hepimiz, simurq, simurq yani
üçler, yediler Kırklar, üçyüzlerler (Bedir savaşı sahabelerinin sayısı
313,5…), bunlar, işte biz, Allah da dünyada işlerini, halifesi
İnsanoğlu üzerinden yürütüyor, Allah’ın dünyadaki eli bizleriz, Allah’ın
dünyadaki gözü bizleriz, ve biz Allah’ın parçalarıyız, ve bütünümüz O,
Hu ve Hüve o demek, İşte o yaptı, O etti, o söyledi gibi veya biz.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ
وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ
الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ
عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ
السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ
وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ
وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Leyse-lbirra en tuvellû vucûhekum kibele-lmeşriki velmaġribi
velâkinne-lbirra men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri velmelâ-iketi
velkitâbi ve-nnebiyyîne veâte-lmâle ‘alâ hubbihi żevi-lkurbâ velyetâmâ
velmesâkîne vebne-ssebîli ve-ssâ-ilîne vefî-rrikâbi veekâme-ssalâte
veâtâ ezzekâte velmûfûne bi’ahdihim iżâ ‘âhedû(s) ve-ssâbirîne
fi-lbe/sâ-i ve-ddarrâ-i vehîne-lbe/s(i)(k) ulâ-ike-lleżîne sadekû(i)(s)
veulâ-ike humu-lmuttekûn.
Meali :
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl
iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere,
kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah’ın rızasını gözeterek)
yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve
kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma
yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş
zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır.
Müttakîler ancak onlardır!
Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 177. Ayet
İhsan Eliaçık Hoca’dan bir şey duydum, Bakara Suresi 177 ayette ki iyilik bir değildir ayetini yorumunu,
bizde bu konuya Bizim daha önceki yazılarımızda anlattığımız bir
yorumumuzda şu idi : mesela adam Çayıra gitmiş altlarını çayırda
otlatırken, atları kaçıp gitmesin diye bir tane kazık çakmış, onu Atını
da oraya bağlamış, ve daha sonra akşam evine giderken kazığı çıkarmamış,
başka bir müslümanda gelirde altını buraya bağlar, Bir de kazık çamak
için uğraşmaz diyerekten kazığı çakılı bırakmış öyle gitmiş, ve kendince
bir hayır işlemiş, iyilik yapmış. ertesi gün başka bir adam gelmiş,
oradan geçerken ayağa kazığa takılmış düşmüş, Kim koydu buraya bu kazığı
diyerekten kalkmış o kazığı sökmüş çıkarmış atmış oradan, başka bir
Müslümanın ayağına da takılır düşer diyerekten. O da bir iyilik yapmış
bununki de iyilik, onun ki de ona göre iyilik, öbürüne ki de, öbürüne
göre iyilik. o zaman iyilik Kime göre?
Arıya göre bir iyilik, arıya polen çiçek verirsen, gül çiçek dikersen,
sen ona iyilik etmiş olursun, onu ve kolonisini kovanlar ile korur
muhafaza edersen iyilik etmiş olursun. ama bir kediye köpeğe iyilik
için, çiçek dikip de, alsana fayda veriyorum, iyilik ediyorum dersen
olur mu? köpek çiçeği ne yapsın, köpek ve kediye et ve yal veya onmun
yicegi yemek ve su ve barinak vercekskin ki ona iyilik olsun, yine
koyuna ot vereceksin,.. herkese göre iyilik farklı, herkesin iyilik
algısı, ve iyilik, o da sana iyilik ediyorsun diye bal veriyor,
köpekten de bal beklenmez ki, köpek kapını bekler, Herkesin yaptığı
iyiliği de farklı, iyilik algısı da farklı, Senin yapacağın iyilik de
farklı, o zaman Bakara suresi 177 ayetteki iyilik bir değildir, bunu bu
şekilde tefsir ettim bende.
“Ve cennette, kırk kap yemek yerler de karınları şişmez.”
diye bir ayet veyahut Hadis i Şerif var galiba? bugün Adam az duruyor
Kola içiyor az duruyor bir kahve getiriyor az duruyor bir çay içiyor az
duruyor bir cips yiyor az duruyor az duruyor bir ekmek ve ekmeğin
yanında peynir zeytin Tereyağı bal yiyor, az duruyor Ondan sonra
akşam yemeği öğlen yemeği diyor öğlen yemeğinde diyor ki fırın güveç
yaptım diyor, güvecin içine patates katmış et katmış domates katmış
biber katmış salça katmış bilmem ne katmış etti sana 40 tane çeşit, 40
tane çeşit, 40 tane çeşit katmış içine, Allah’ım ya rabbi, eşi de bunu
yediği zaman karında şişme olmaz hadisi, onu Öğlen yemeği diye yiyoruz,
berikini ara aparatif diye, yaz içecekleri de, ara su içecekleri de
içiyoruz, hiç karnımızda şişmiyor, ve Muhammed vaktinde adamların midesi
nezelmiş, içine 2 tane hurma atsan şişiyor, bizim mideler büyümüş
lastikli mübarek, içine dök dök dök bir şey yok gibi, onlar 2 hurma
yedimi dermanları kesiliyor mideleri yoruluyor dermanı kesiliyor, Yani
40 kap onlara şişkinlik vermez budur yani yerler içerler şişkinlik
olmadan gezerler budur. Bu ayeti kerime veya hadis ne ise budur yani, şu
an yaşanıyor bu, yani şu anki dünyamızda mevcut, veya yaşanmakta, ve bu
cennet vakitlerindeki İşte bizim vaktiimizi tarif ediyor.
Bazi cehennem veya cennet tasvirleride şöyledir :
Üstüne de kaynar su içeceksiniz – cay kahve
Gömlekleri katrandandır – petrolden üretuilen elbilsler naylon elbisler sentetik elbisler
Başlarının üstünden kaynar su dökülür – Banyo dus
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. (ĞAŞİYE/5) maden suyu iciyoruz
Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. (SAFFAT/67)
İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. (SAD/57)
kahve cay vazgcilmez sicak icecekler soguk icecekler
Cehennemde yiyecekleri
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız. (VAKİ’A/52-53)
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
O da ne besler, ne de açlığı giderir. (ĞAŞİYE/6-7)
Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
Tomurcukları şeytanların başları gibidir. (SAFFAT/62-65)
Gerçekten zakkum ağacı,
Günahkârların yemeğidir.
O pota gibi karınlarda kaynar.
O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir. (DUHAN/43-46)
Bir irinden başka yiyecek de yok. (HAKKA/36)
Demir kamçılarla kamçılanacaktır
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. (HAC/21)
–
Başlarının üstünden kaynar su dökülecektir
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O’nu inkar
edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar
su dökülür. (HAC/19)
–
Cehennemde giyecekleri
Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar. (İBRAHİM/50)
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O’nu inkar
edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar
su dökülür. (HAC/19)
–
Cehennemde yiyecekleri
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız. (VAKİ’A/52-53)
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
O da ne besler, ne de açlığı giderir. (ĞAŞİYE/6-7)
Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
Tomurcukları şeytanların başları gibidir. (SAFFAT/62-65)
Gerçekten zakkum ağacı,
Günahkârların yemeğidir.
O pota gibi karınlarda kaynar.
O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir. (DUHAN/43-46)
Bir irinden başka yiyecek de yok. (HAKKA/36)
–
Cehennemde içecekleri
Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz. (VAKİ’A/54-55)
Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının
aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden
kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah’tan başka hiç bir dost
ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur’ân ile hatırlat. O, azaptan
kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar
kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr
ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır.
(EN’AM70)
Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir.
Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve her yandan ona
ölüm gelecek, fakat o ölemez. Arkasından da çetin bir azab gelecektir.
(İBRAHİM/16-17)
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. (ĞAŞİYE/5)
Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.
Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler). (NEBE/24-25)
Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. (SAFFAT/67)
Dönüşünüz hep O’nadır. Allah’ın vaadi haktır. Herşeyi ilk baştan yaratan
O’dur. Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde
mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O’dur. Kâfirlere de
inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır.
(YUNUS/4)
İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. (SAD/57)
–
Allah onlarla konuşmaz
(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık. (MÜ’MİNUN/108)
Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya,
işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç
konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için
acı bir azab vardır. (AL-İ İMRAN/77)
–
Cennettekilerden su ve rızık isteyeceklerdir
Cehennemdekiler, cennettekilere: “Bize biraz su akıtın veya Allah’ın
size verdiği rızıktan bize de verin.” diye seslenirler. Cennettekiler
de: “Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı.” derler.
(A’RAF/50)
–
Cehennemden kaçış olmayacaktır
Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)
–
Yok olmayı isteyeceklerdir
Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim
ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: “Ah ne olaydı, ben bir toprak
olaydım.” (NEBE/40)
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.
(Onlara şöyle denilir) Bu gün bir yok olmayı değil, nice yok olmaları isteyin! (FURKAN/13-14)
Onlar cehennem bekçisine: “Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün.” diye
seslenirler. Mâlik de: “Siz böylece kalacaksınız.” der. (ZUHRUF/77)
Rabbim, mehdi ve cemaatine ve sevenlerime ve sevdiklerime, bu dünyadaki
cennetin kıymetini bilip, cennete Talip olmayı, cehennemini de tanıyıp
bilip, ondan da sakınmayı Müyesser kılsın Amin.
–oOo—
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
”Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! ‘
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
–OoO–
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 04 Mart 2019 Pazartesi
Original Kar © glan
